Yazının ilk bölümü için tıklayınız...
Disiplinde Tutarsızlık
“Orhan’ın (4 yaş) her akşam saat 21:00 de yatması kararlaştırılmıştı. İki akşam her şey çok düzgün gitti, Orhan tam saatinde yatağa girdi. Çarşamba akşamı, Orhan’ın babası geç geldiğinden, yemek saat 21:00 de bitti. Orhan’ın yatması 22:00 yi buldu. Perşembe akşamı Orhan saat 21:00 de yatmamakta direndi. Fevziye Hanım da o gece çok yorgundu. «Peki, televizyondaki diziyi izleyelim, öyle yatarsın.» dedi. Cuma akşamı Orhan, ertesi gün okul yok diyerek saatinde yatmak istemedi. Ertesi hafta artık Orhan’ı zamanında yatırmak, tekrar bir tartışma ve kavga haline dönüşmüştü.”
Devamsızlık gösteren kuralların kalıcı olması çok zordur.
“Zeynep’in (4 yaş) her gün saat 14:00 ile 16:00 arası öğle uykusuna yatması beklenmektedir. Ancak Esin Hanım bazı günler saat 15:00 da, arkadaşlarını ziyarete gitmek istediğinden, Zeynep’i de beraberinde götürmekte, o günler Zeynep öğle uykusuna yatmamaktadır. Sokağa çıkılmadığı günler ise, mutlaka yatması beklenmektedir. Ancak bazen, bir komşu veya çocuklu bir misafir geldiğinde, annesi Zeynep’e «Bugün öğle uykusuna yatmasan da olur.» demektedir. Pek tabii, Zeynep, yatması gerektiği günlerde yatmamakta direndi, bahaneler buldu, ağladı ve öğle uykusu evde sorun haline geldi.”
Keyfi olarak değiştirilen kurallar çocukta direnç, karşı koyma gibi tepkiler yaratır.
“İpek hanım Aslı’ya sokağa çıktıklarında devamlı bir şey istememesini defalarca tembih etmişti. “Benden bir şey isteme, çünkü almayacağım.” demesine rağmen, Aslı her gördüğü şeyi istemeye devam ediyordu. Yol boyunca onu bunu istemesine sürekli karşı koyan İpek hanım, artık dönüş yolunda, “Hadi peki, şu kalemi alalım.” dedi. Ancak bütün yol boyunca «hayır» deyip direnmesine rağmen en sonunda kabul edip bir şey almanın, aslında Aslı’ya ne öğrettiğinin farkında değildi İpek hanım. Aslı, “devamlı ister ve annemi bıktırırsam ona istediğimi aldırırım'ı yaşayarak öğrenmekteydi.”
Tutarsızlığın diğer bir şekli de
"hayır"ların gerçek "hayır" olmamasıdır. Yasaklanan bir şeyin herhangi bir nedenle (çok ağladığından, o gün evde çok misafir olduğundan vb.) sonradan verilmesidir.
Aslında "hayır"larımızın gerçek “hayır” olduğunu çocuğa inandırmak ve bu tür yıpratıcı oyunlara girmemek için, o anda duygularımıza kapılarak (“Ben ne biçim anneyim, aslında küçük bir şey alsam ne olur?”, “Çocuğu da çok ağlattım, kıyamıyorum” gibi) tutum değiştirmememiz, gerek çocuk gerek kendimiz için daha sağlıklıdır. Çocuk nasıl olsa elde edemeyeceği bir şey için boş yere enerji tüketip yıpratıcı bir davranışa alışmaz, anne veya baba bu yıpratıcı oyunu oynamayarak sınırlarını açıkça belli eder.
Her Disiplin Bana Uyar Mı?
Genellikle evdeki kural ve yasakların ne olacağı, nasıl disiplin uygulanacağı; anne-babanın özellikle fazla düşünmeden, “Bu böyle yapılır” diyerek uyguladıkları yaklaşımlardır. Bu yaklaşımlar ya kendi ailelerinden gördükleri ya eş, dost, arkadaşa danışarak öğrendikleri, ya aynı yaşta çocuğu olan diğer ailelerin yaptıklarına özenerek uyguladıkları ya da okuyup beğendikleri yaklaşımlardır. Ancak önemli olan, bu yaklaşımların ne kadar kendi evlerine, kendi kişiliklerine ve özellikle, uygulamak istedikleri çocuğun kişilik ve yapısına uygun olduğunu bilerek yol gütmektir.
Uygulama Tarzına Göre Disiplini 2 Bölümde İnceleyebiliriz;
1-Dış Kontrollü Disiplin; kızıp bağırma, tehdit etme, sözle hor görme, sevgiyi esirgeme, fiziksel ve duygusal şiddet.
2-İç Kontrollü Disiplin (Özdenetim); kişinin bazı kuralları benimsemesi ve dış uyarılara gerek kalmadan bu kurallara kendi kendine uyması veya uygulamasıdır. Herkes gibi çocukların da kurallara ihtiyacı vardır. Bunu bir trafik sistemiyle örnekleyebiliriz: Trafiğin nasıl işlediğinden haberi olmayan bir sürücü arabasına binip yola çıktığında, aşırı hız yapıp olmadık sokaklara girebilir ve sonuçta trafiği alt üst edebilir ve hatta kazaya neden olur ve pek tabii cezalandırılır. Buna engel olmak için trafiğe çıkmadan önce, bütün sürücüler trafik kurallarını öğrenir, hatta bu kural ve davranışları deneyerek öğrenme evresinden geçerler. Bunun için de bir süre, yanlarında deneyimli şoför oturup onlara yol gösterir.
Özdenetim eğitiminde ilk temel yaklaşım, çocuğa neyi yapması, neyi yapmaması gerektiğini açıklamak, ona yol göstermek yani trafikte olduğu gibi onu eğitimden geçirmektir. Dr. Atalay Yörükoğlu, bunu “bir ustanın çırağına sanatını öğretmesi'ne benzetir; “Usta, çırağını işin kolayından başlayarak eğitir. Öğretimini ondaki gelişme hızına göre ayarlar. Yavaş yavaş sorumluluk verir. Başarısını destekler, yanlışını düzeltir. Nerede güveneceğini, nerede başında durup denetleyeceğini bilir. Ona yanılma payı bırakır; toyluk yanılgılarını bağışlar, beğenildiğini gören çırak da işine dört elle sarılır. Ustasına benzemek ve ona yetişmek için tüm yeteneğini ve çabasını ortaya koyar.”
Bu yaklaşımdan da görüldüğü gibi, ilk temel ilke
kural ve beklentileri açıklamak, ikinci temel ilke ise
desteklemektir. Sadece ve sürekli olumsuz tepkilerle büyüyen çocuklar, bir süre sonra isyan eder, karşılık verir, söz dinlemez olur ve daha da önemlisi yaşam heveslerini yitirir, kendilerine güvenmez ve küskün olurlar. Bunun karşılığında,
kabul edilir davranış ve çabaları takdir gören çocuklar, daha hevesli ve güvenli hareket eder ve daha kolay söz dinlerler.
“Peki otoritemizi hiç kullanamayacak mıyız?” der anne-baba. Tabii ki kullanacağız.
Gerçek otorite, bir konu hakkında bilgi sahibi olan bir kimsedir. “Bu kişi hukuk alanında bir otorite.” deriz. Yani, bu konuda bilgili, deneyimli, güvenilir bir kişidir demek isteriz. Ona danışır, sözünü dinleriz. Bir konuda otorite olmak için yüksek tahsil yapmak şart değildir. Bir bahçıvan da, bahçe, ekim, çiçekçilik konusunda otoritedir, yani söz sahibidir. Ona başvurur, danışır, fikrini sorar, sözünü dinleriz. İşte ev içinde de varmak istediğimiz gerçek otorite budur; çocuğun sözüne ve fikrine güvendiği, başvurduğu ve sözünü dinlediği kişi. Korku nedeniyle değil de, bilgi, güven ve saygı nedeniyle.
Özdenetim Nasıl Elde Edilir?
Ev içindeki kural ve
beklentiler katı ve değişmez değildir. Kurallar çocuğun
yaşına, kişilik ve yapısına ve özel durumlara göre düşünülerek uygulanır. Örneğin, 2 yaş çocuğunun dökmeden yemek yemesini bekleyemeyiz. Bazı çocuklar yapı olarak heyecanlıdır ve sabah kalkar kalkmaz kahvaltı yapmakta zorlanabilirler.
Çocuğa kuralların
nedeni izah edilir. 3 yaşına kadar olan çocuklara “bu böyle yapılır/yapılmaz” denilerek, fazla açıklama yapmadan bazı davranışları yaptırmak daha kolaydır. Ancak 3 yaştan itibaren, çocuklar her şeyin nedenini öğrenmek isterler. Örneğin, “Uyumadan önce dişlerimiz fırçalamamız gerekiyor.” kuralının nedenini açıklamak için “sağlıklı diş” ve “sağlıksız diş” fotoğrafları göstermek ve resimler üzerinden konuşmak işe yarayan bir tekniktir.
Beklenen davranışlar
açıklanır; “şöyle yap, böyle yapma” yerine, hangi davranışın ne zaman beklendiği çocuğa açık bir dille anlatılır, öğretilir. Öğretilmeden uygulanan disiplin yaptırımdır, özdenetime dönüşebilmesi için açıklanması, öğretilmesi gerekir. Örneğin, odasını nasıl toplayacağını bilmeyen çocuğa önce anne eşlik etmeli, öğretmelidir.
Çocuğa kuralların uygulanmasında
aktif rol ve sorumluluk verilir.
Çocuğun beklenir davranışları (veya ona yakın olanlar) ve çabası, takdir edilerek pekiştirilir. “Bu akşam ben hatırlatmadan yatağına gittiğine çok sevindim. Artık yatma zamanını kendin ayarlayabiliyorsun.”, “Aferin, odanı çok güzel toplamışsın. Doğrusu çok memnunum.”
Yeni alışkanlıklar gide-gele dengelenir. Her yeni davranış, eğitim ve alışkanlığın yerleşmesi için biraz zamana ihtiyaç vardır.
Farkındalıkla...
Ebeveynler Olarak, çocuklarımızın İLK Ve EN ÖNEMLİ yol göstericileriyiz.
Yaşam yollarında ve maceralarında onlara yardımcı oluyoruz.
Sevgili anne babalar;
Sizlere bu önemli yolculuğunuzda eşlik etmek benim için çok değerli bir paylaşım. Bebeklik döneminden başlayarak, karşılaşma olasılığınız olduğunu düşündüğüm ana konularda sizlere önerilerde bulunacağım. Yolumuz meşakkatli, bir o kadar da değerli. Çocuklarımız bizim geleceğimiz; avuçlarımızın içinde tuttuğumuz değerin farkında olmamız dileğiyle…
Psikolog Nazlı Avcıl ÖKKE
Kaynakça: Navaro, Leyla., Beni Gerçekten Duyuyor Musun, Remzi Kitabevi.
: 28.03.2016