Ebeveynler olarak ilk ve en iddiasız hedefimiz çocukların söyleneni yapmasını sağlamaktır.
Aksini iddia eden?
Bunda bile çocukların bazı kararlar almasına izin vermek, bir isteğimiz doğrultusunda hareket etme olasılıklarını yükseltmektedir: İki yaşındaki bir çocuk, hangi mısır gevreğini, hangi kaseden yiyeceğini seçebildiği zaman, kahvaltıya daha kolay oturabilmektedir.
İsteğimiz, çocuklarımızın kurallarımız doğrultusunda hareket etmelerini, yani kuralları “içselleştirmelerini” sağlamaktır. Çocuklara karar verme fırsatları tanımak bu konuda daha büyük önem kazanır.
Bir kuralın ardındaki nedeni açıklamak, bu kural doğrultusunda hareket edilmesini daha olası kılıyorsa, çocuğu bir kural belirlemeye ve uygulamaya davet etmenin daha da etkili olmasını beklemek mantıksızca değildir. Çocuk bu şekilde, kurala bir bağlılık da hissedecektir. ( Sınıf duvarına bir kural listesi asan öğretmene “Bu kuralları kim belirledi? Sınıf mı yoksa yalnızca siz mi?” diye sormak işte bu yüzden önemlidir. )
Çocuğun bir değer oluşturmasına, onun ardındaki mantığı anlamasına ve bu değer doğrultusunda hareket ederken özgür irade kullandığı duygusunu yaşanmasına yardımcı olmamız gerekiyor. Bu amaçla, yetişkinler olarak , çocuğun özerkliğini desteklemeli, sorunları (hem yalnız başına hem de arkadaşlarıyla birlikte) çözmesi için fırsat tanımalı, anlamlı kararlar vermeye davet etmeli ve bu konularda kendisiyle yapıcı konuşmalar yapmalıyız.
Biz yetişkinlere düşen bir görev daha vardır: Çocukların, hangi hedefleri kovalayacaklarını ( ve nasıl kovalayacaklarını) bilinçli şekilde seçebilmek için gereksinim duydukları sosyal, etik ve bilişsel becerileri onlara kazandırmamız gereklidir. Dahası belli bir noktada, çocuklara güvenmeye başlamamız da lazım gelecektir!
Özerklik, çocuğun edinmesi gereken basit bir değer veya onu iyi bir insan yapmak için kullanılacak basit bir teknik değildir. Şu bir gerçek ki, hiçbir erdem (yardımseverlik ve duyarlılık da dahil) seçeneğin yokluğunda başarılı bir şekilde yerleştirilemez. Bunun doğruluğunu gösteren sarsıcı bir örnek, adını hepimizin bildiği bir adamın anlatılarında yer bulmuştur. Kendisi demektedir ki, “Başlıca görevimin dara düşenlere yardım etmek olduğu öğretilmişti.” Ama bunu, ebeveynlerin, öğretmenlerin, din adamlarının, kısacası tüm yetişkinlerin istek ve emirlerini hemen yerine getirmenin önemi bağlamında öğrenmişti. “Onların her dediği doğruydu.”
Bunu söyleyen adam Rudolf Höss’tür, yani Auschwitz toplama kampının komutanıdır.
Toplum yanlısı değerler çok önemlidir ama bunların öğretildiği ortam özerkliği değil de itaati hedefliyorsa, tüm çabalar boşa gidecektir.
Farkındalıkla…
Ebeveynler Olarak, çocuklarımızın İLK Ve EN ÖNEMLİ yol göstericileriyiz.
Yaşam yollarında ve maceralarında onlara yardımcı oluyoruz.
Sevgili anne babalar;
Sizlere bu önemli yolculuğunuzda eşlik etmek benim için çok değerli bir paylaşım. Bebeklik döneminden başlayarak, karşılaşma olasılığınız olduğunu düşündüğüm ana konularda sizlere önerilerde bulunacağım. Yolumuz meşakkatli, bir o kadar da değerli. Çocuklarımız bizim geleceğimiz; avuçlarımızın içinde tuttuğumuz değerin farkında olmamız dileğiyle…
Psikolog Nazlı Avcıl ÖKKE
Kaynak: Kohn, Alfie. Ödüllerle Cezalandırılmak, Görünmez Adam Yayıncılık, Kasım 2016.
: 03.05.2017