Erken gelişim yıllarında verilecek olan cinsel eğitim, belirli fizyolojik ve anatomik bilgilerin aktarılmasından çok, “olumlu” anne baba ilişkilerinin öğretilmesini içermelidir. Bu nedenle cinsel eğitimin ilk ve en temel adımı, çocuğa dengeli, güvenli ve huzurlu bir aile ortamının sağlanmasıdır.
Çocukların cinsellikle ilgili sordukları sorulara eksik ya da kaçamak cevaplar vermek neredeyse bir gelenektir. Bazen bu cevaplar iyi niyetli ama beceriksizdir. Leyleğin getirdiği, kapının önünde bulunduğu, lahanadan çıktığı masalları da hala yaygındır. Çocuğa nereden geldiği konusunda bilgi verme yasağı kimi zaman da susarak gösterilir. Bu yasak o kadar ağırdır ki, çocuk soru sormaması gerektiğini bilinçsizce hissedebilir. Sorusuna cevap aldığı kimi zaman da anne baba, konuşma biçimleri ve esrarlı ses tonlarıyla kendilerini anlatmada serbest olmadıklarını ortaya koyar. Bu tavır çocuklar tarafından “Bununla ilgilenmek yasaktır.” şeklinde anlaşılır. Bu da çocukların meraklarını iki kat arttırır, araştırmalarını derinleştirir. Ama ne yazık ki, yaptıklarına hep bir hata yaptığı duygusu karışır. Cinsel bilgi konusunda yardımsız olan çocuk, sonuçta doyumsuz bir merak edinir ve suçluluk duygusuyla yüklenir. Cinsel olayların pek güzel birşey olmadığı, bu yüzden ilgilenilmemesi gerektiği sonucuna varılır. Sonuçta ilgilenilen konunun yasak, pis olduğu inancı yerleşir. Bilinçaltına itilen bu inanç, bir çok yetişkin insanın hayatını etkiler.
Önemli olan çocukların ihtiyaç duydukları anda, sorularına doğru cevapları alabilmeleridir. Çocukların cinsiyet ile ilgili konularda bilgi edinmeye ihtiyaç duyması, cinsel konuları merak etmesi, merakını gidermek için de soru sorması son derece doğaldır.
Cinsel olaylardan hiç söz etmemek, çocuğa bu duyguları daha çok bastırması gerektiği izlenmini verir. Cinsellik, “tabu” durumuna gelir. Çocuk böylece susar, soru sormaktan cayar ve görünüşte bu konulara ilgi göstermez. Ancak içinden bebeklerin nereden geldiklerini, erkekler ve kızlar arasındaki farkı, niçin yalnız evli insanların çocuğu olduğunu sorar durur. Kısacası soru sormayan çocuk, konuya ilgi duymayan çocuk değildir. Soru sormayan çocuk ya çekingen çocuktur, ya ailesi tarafından sindirilmiş çocuktur, ya da ailesinin tepkilerinden korkan ürkek çocuktur. Bu çocuğun da, ihtiyaçlarını rahatlıkla dile getirenler kadar cinsel konuda eğitilmesi gerekir. Çocuğa gerekli bilgiyi verebilmek için uygun bir fırsat kollanmalıdır. Aileye yeni bir bebeğin gelmesi, yakın çevrede bir hamilenin bulunması, bir gazete haberi veya resim, cinsel gelişim konusunu ortaya atmak için uygun bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.
Bilgilendirme, zaten çekingen olan çocuğu sıkmadan ve ilgisini uyaracak biçimde yapılmalıdır. Bu şekilde çocuğun konu ile ilgili sıkılganlığı giderilmeli, dile getiremediği merakı tatmin edilmeli, konuyu neden ailesine açamadığı araştırılmalı, çocuğun herhangi bir kaynaktan bilgi edinip edinmediği soruşturulmalı, eksikleri tamamlanmalı, yanlışları giderilmelidir. Önemli olan çocuğun kafasındaki soru işaretlerini silmek, cinsiyet hakkında doğru bilgilerle donanmasını sağlamaktır.
Çocuk anne babasının vücudunun bazı bölümlerini görmeyi ya da onların göstermelerini isteyebilir. Bu istek, normaldir. Çünkü çocukların, anne ve babalarıyla, kendi bedenlerindeki farklılıkları değerlendirmeye ihtiyaçları vardır. Reddetme, azarlama şeklinde bir tepki gösterilmemelidir. Çocuk, kendini suçlu hissetmemelidir. Burada önemli olan nokta, olayın doğal olduğunu hissettirmek ve utanmış gibi görünmemektir.
Cinsel eğitim şu yaşta veya şu gelişim aşamasında yapılmalıdır diyen bir kuram yoktur. Cinsel eğitim doğumda başlayan, ergenlik dönemine kadar süren hatta yaşam boyu süregelen bir bilgilendirilmedir. Denilebilir ki, cinsiyetle ilgili bilgi, çocuğa, bedenini, kendi cinsel organını keşfettiği anda verilebilir. Bu eğitimin zamansız yapılması, çocuğun olgunluk düzeyine uygun olmayan ayrıntılar içermesi ne kadar sakıncalı ise, zamanında yapılmamış olması da o kadar sakıncalıdır. Çocuk zamanından önce uyarılmamalı, çocuğa henüz kavramaya hazır olmadığı bir bilgi sunulmamalıdır. Çocuğa, henüz sormadığı, merak etmediği açıklamaları yapmak onu eğitmek değil, zihnini karıştırmak, onu huzursuz kılmaktır. Ancak belli bir yaşa gelmiş olan çocuğa da ihtiyaç duyduğu bilgiyi vermemek, onu cinsel gelişim konusunda bilgisiz bırakmak, kendisini yaşıtlarından geri ve yeteneksiz hissetmesine yol açmaktır, onu endişeli ve ürkek kılmaktır. Kısacası cinsiyetle ilgili bilgilendirme için belirlenmiş bir yaş, ya da dönem yoktur. Konuya ilgi duyduğu herhangi bir zamanda çocuğa bilgi verilebilir, yeter ki verilen bilgi çocuğun gelişim ve olgunluk düzeyine uygun olsun.
Cinsel İlgilerin Oluşumu
İlk cinsel ilgiler, salt cinsel nitelikli değil, tüm çevreyi kapsayan geniş bir merakın parçasıdır. Çocuğun cinsel konulardaki merakı, öteki meraklar gibi yerinde ve sağlıklıdır. Bu, dünyayı tanıma ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Ancak yetişkin yalan yanıt verir, skandal yaratırsa gelişim bozukluğa uğrar. Bizim bilgi verme görevimizi yönlendirecek olan çocuğun sorularıdır.
Anne babalar,çocuğun cevapları anlayamayacağını düşünürler. Oysa kısa, gerçek ve net cevaplar bu tehlikeye yol açmaz.
Çocuğun gelişim düzeyine uymayan bilgi, güçlük yaratır. Çocuğa istediği anda basit, kısa, gerçek, endişesiz cevap verilmelidir. Çocuklar bu cevapları unutabilirler, fakat yinelemek gereksizdir. Bilgilerin içselleşmesi için belirli bir zaman gereklidir.
Cinsellikle ilgili bilgiyi, annenin kız çocuğa, babanın erkek çocuğa vermesi daha yerinde olur. Böylesi daha doğaldır. Ancak her zaman sonuç böyle olmayabilir. O zaman çocuk, hangi ebeveyne soru yöneltiyorsa, cevabı o ebeveyn vermelidir.
Çocuğun cinsel özdeşimi 3-4 yaşlarından itibaren oluşmaya başlar. Bu yaştan sonra çevrenin, çocuğun cinsel kimliğine karşı olan tutumlarının, gerçek anatomik yapısına uygun biçimde olması önemlidir. Cinsel özdeşimin oluşmaya başladığı 3-4 yaşlarından itibaren, cinsel kimliğe model oluşturan ebeveynle iletişim de önem kazanmaya başlar. Örneğin, babanın oğluyla sağlıklı iletişim kuramaması, donuk ve yetersiz ilişkilerin olması, babanın yokluğu ya da aşırı baskılı bir baba modeli, çocuğun özdeşim modeli olarak annesini seçmesine neden olabilir. Bunun sonucunda, annesinin rujunu süren, kadınsı çizgileri egemen bir erkek çocuk oluşabilir.
YAZININ DEVAMI : Cinsel Gelişim Döneminde Çocukların Sorabildiği Sorular ve Cevapları
Kaynakça: RAZON,Prof.Dr.Norma, Okulöncesi Çocuk ve Cinsel Eğitim, Yaşadıkça Eğitim, Ya-Ba yayınları, İstanbul, 1988, Sayı 4.YAVUZER,Prof.Dr.Haluk, Doğum Öncesinden Ergenlik Sonuna Çocuk Psikolojisi, Remzi Kitabevi, Aralık 2012.
: 15.02.2016